1.6.09

Renkler Serisi... Mor //+%

Renklerimizi kazana attık,
kaynıyor işte bir bir..
Maviler sarılar yeşiller morlar,
aksak giden kaşık ritmiyle bir sağa iki sola..
ucu kırık kurşun kalemle yazmaya çalışmak kadar saçma,
boşa kürek çekme çabaları..

derken
pembe mor pazar sabahı..

renklerimizi attık kaynıyor artık...
Mavi mor pazar akşamı..

Bir yandan elin ruhumu çekiştirirken diğer yandan sımsıkı gözlerin kapalı...
Morlara bulanmış farkındalık sağnağı...

18.5.09

Fotolar Dile Geldi

Fotolar kendi ölçüleri içerisindeki hikayeyi anlatır. Detaylarda gizlidir gösterilmek istenen yada her birey kendine özgü yorumlarla farkeder kadrajdaki anlamı, fotoların dili olsada konuşsa derdim hep içimden, dikkatlice bakıldığında en ufak detayın bile o güne özgü yada o ana özgü hikayeyi biçimlendirdiğini farkeder bakmayı ve görmeyi becerebilen insan...

16.5.09

Kısa Öyküler Serisi_1 - Doğum günü hediyesi

Uzun karanlık koridorda ve boya fırçaları arka cebinde yavaşça ilerliyordu, genç heyecanla yürürken ayak ucuna bir şeyin çarptığını farketti, eğillip uzandığında yepyeni bir zippo çakmak olduğu gördü, aceleyle inceledi ve birdenbire yanında özenle işlenmiş el yazısına ilişti gözü "seni çok seviyorum sevgilim" yazıyordu, önce kafası bulandı çünkü bu yazının kime yazıldığı merak etti, zihni karabulutların engeline takılmıştı.. kaldı ki bu koridorda işi neydi? Elini duvara sürte sürte yavaşça ilerlerken "evet.." dedi genç, "bu çakmak.. onun .. o… evet onun bana doğum günü hediyesiydi.." dedi, biraz daha ilerledi.. karanlık koridorda duvarların bomboş olduğunu farketti.. neden yok dedi genç.. neden anılar yok bu duvarlarda... arka cebindeki fırçasına uzandı eli telaşla, onun görevi bu duvarları canlandırmaktı sanki... böyle tuhaf bir zorunluluk hissetti.. duraksadı.. alt dudagını ısırdı ve ”yürümeye devam etmeliyim” dedi... neden telaşa kapılmıştı bilmiyordu.. sanki zamanı gitgide azalıyordu onun için..

Hemşire telaşla doktoru nöbetindeyken uyandırdı.. gece saat 02:45koridorlarda çıt çıkmıyordu.. sadece ince bir ses duyuluyordu, periyodik öten bir bip sesi, tamamen elektronik ve tamamen soğuk bir ses… “uyanın doktor bey hastamızı kaybediyoruz!” dedi hemşire.. doktor gözleri kısık bi halde hemen masasına koşarak gözlüğünü aldı, Hızlıca hastanın odasına gittiler.. Genç hastanın refakatçisi ona donuk donuk bakıyordu, doktor hastanın bağlı olduğu yaşam destek ünitesini inceledi ve hemşireye dönerek fazla zamanlarının olmadığını söyledi…

Odada beyaz donuk bir ışık

yanı başındaki refakatçisini hıçkırık sesleri..

ve başucunda en sevdiği çakmağı vardı…

Duvar saati çakmağın parlak metal gövdesine yansıyordu, saat 02:48, çakmağın yanında ise “Seni Çok Seviyorum Sevgilim” yazısı vardı…

15.4.09

iyi geceler..

kendimizle başbaşa kaldığımızda kimi zaman bir referans noktası belirleyip öncesini ve sonrasını karşılaştırırız... 2009 bu referans noktalarıyla dolu oldu benim için.. Basit düşünceler kimi zaman zor kararlar almamı , zor seçimlerse basit tercihleri doğurdu... her gün yeni bir sürpriz...

Birazdan yatağıma girip kapşonumu kafama geçiricem ve yorganı burnuma kadar çekicem... oldukça savunmasız ve en masum zaman dilimine geri sayım gibi..

...3...2...1...0

21.3.09

renk//ler serisi Yeşil +++

içini içimle biçimlendirirken yeşil tanrı
saatlerım hep beyazını yeşil geçicek
yeşil adam

Renkler Serisi___ Fırtına Grisi


etrafındaki fırtınaya rağmen eli kalbinde sessizce bekledi...

sesizlik ruhunu okşadı ve omurgasında dans etti..

sessizlik yanağını sildi...




renk_ler seri-si.....Sarı \\\


ne tuhaftır ki insan ağlarken susar..konuşamaz..
ağzı olmayan bi insan gibi ağlar
yanakları ıslanır ve orada bir renk bırakır..
tuzlu ıslak sarı
o ağzı olmayan birisi gibi ağlar..

17.3.09

Renkler Serisi - - Siyah


Rengarenk tabloların önünde poz vermişti insanlar, gölgeleri bile düşmemişti duvara. Sırtları dönük, belliki kimisi ellerini önünde kavuşturmuş, kimiside bir eli çenesinde hayretler içerisinde renkleri süzüyordu.

Hareketlenen bir karartı birdenbire koşmaya başladı, önündekilere çarparak aralarından sıyrıldı, sıçradı ve tablolardan birinin içine girdi..

diğerleri tabloyu süzmeye devam ettiler..
tabloda simsiyah bir figür vardı..

.....ve o esnada

koridordan bembeyaz bir kedi geçiyordu..
duvara yaslanan birisi yanlışlıkla ışıkları söndürdü..
tablodaki siyahlık heryeri aydınlatıyordu..

2.2.09

Renkler_-_-_Serisi_Beyaz_-_



İçimdeki beyazlığa seni ekleyince, Binlerce değişik renkle karşılaşıyorum Daha önce görmediklerimden. İçimdeki Varlığını hisset! Hayran hayran,seyret! İster katıl, İster Vazgeç. Avucumdaki çizgileri görünce Binlerce hissetmediğim yarıklarla karşılaşıyorum. Daha önce dokunmadıklarımdan.İçimdeki Varlığını hisset! Hayran hayran,seyret! İster katıl, İster Vazgeç. Siyah beyaz oyuncaklarımı sana verince, Binlerce bilmediğim oyunla karşılaşıyorum. Daha önce oynamadıklarımdan.

İçimdeki Varlığını hisset! Hayran hayran,seyret! İster katıl, İster Vazgeç.

28.1.09

The Fountain


Birazdan yazıckalarımı ruhunuzda hissedebilmeniz için The Fountain filmini izlemiş yada filme ait soundtrackten Clint Mansell - The Last Man parçasını kendinizi vererek sonsaniyesine kadar can kulağınızla dinlemiş olmanız gerekmektedir. Eğer bunları yapmadıysanız bu yazıları okumanızın hiç bir anlamı yok...

Tükenmişlik yada sınıra yaklaşmanın anlamı sahip olduğuklarımızı biz istemedende olsa elimizden alınmasıyla eş değerdedir. Yapabileceğiniz hiçbir şey kalmamıştır. Futuristik düşüncelere bağlanmış son bir umutla "herşey düzeldi artık hiçbir şeyi kalmadı" haberini almak istersiniz... Bu parçada da aynı zamanda filmde tabiki 3 farklı dönemde - 3 farklı hayatta yada belkide aynı ruhta yada farklı tekamüllerde öğrenilmesi gereken şeyin özü anlatılıyor. Parçayı dinlediğimde filmi yeniden izlemiş kadar oldum.. şu ana kadar yazdığım ne varsa renklere bürünüp avuçlarımdan, parmaklarımın arasından kucağıma aktı.. bitene kadar dondum kaldım... düşüncelerin bağlı olduğu semer vurulmuş hayaller. Üzerinde de hayalini kurduğumm iyi niyet kuralları, bana mendilini bırakıp arkasına bakmadan çekip gidiyor.

Bu hayatta olmazsa bundan sonraki tekamülde, ondada olmazsa bir sonraki tekamülde!!!

ama olucak biliyorum..

27.1.09

Renk][ler Seri=_#si.... Derin Mavi

büyük, sessiz, derin mavi deniz
ellerim gövdene dokunsun devasa varlığınla yanımdan yüzüp geçerken
varlığın korku değil güç versin
büyük derin mavi denizde

ve
nefesimi sonsuza kadar tuttur bana
sonsuz derinlikte yüzmeyi unuttur

17.1.09

Kayıp Bedenler_!!!/5


Elini cebine attı ve cüzdanından son 20 liğini çıkarıp kasiyere uzattı. Bu son parasıydı belliki. Kasiyer boyaları poşete koyarken pantalonunun arka cebi yırtık genç "hayır" dedi "gerek yok elimde taşırım..".
Son parasıydı belliki, son 20liği... Eve döndü ve her zaman ki gibi apartman kapısı ardına kadar açıktı.. bu durum gerçekten onun sinirlerini bozuyordu, içeri girdi. Dolduruğu suyunu aldı ve fırçasını daldırdı, ardından kırık aynanın karşısında kendini boyamaya başladı.. siyah beyaz dünyada rengarenk dolaşmanın hayalini kurup durdu.. elleri turuncu, kollarına doğru yeşiller ve maviler, omzundan boynuna kadar kırmızının her tonu.. göğsünden dizlerine kadar sarılar ve morlar.. sonra odasına geçti, yatağına girdi ve gece lambasını söndürdü... içi rahattı artık çünkü rüyalarını rengarenk görebilecekti.. mutlu insan modeli..

sabah___2



Şehrin bozuk notaları yeniden kucaklamıştı beni.. sabahın 6 sı olmasına rağmen soğuk, karanlık ve ıslaktı sahip olduğum gün ama bu sefer daha soğuk, daha canlı ve daha sertti..

Herşey tamda yatmadan önce planladığım gibi işliyor. Tıkır tıkır isviçre saati bünyem, direktiflerime uymaktan büyük zevk duyuyor. Yelkovanın akrebi kısır döngüye sıkıştırmış tacizi, adım adım ilerleyişi ve her seferinde umutsuzca geriye kastırması, dolmuş şöförü daha az konuşsa keşke!.. Para üstü kalsın derken günün ilk siftahı olmanın verdiği telaşa yenik düşmüştüm sadece başka bir sebebi yok ihtiyar.. lastiklerin her devri beni evime daha da yaklaştırıyor. Soğuk sert zeminde ilerleyiş kafamdaki muziğin ritmine uygun, şezlongta uzanmış güneş gözlüklerini takmış ve meyve suyunu yudumlayan hayaller.

daha da yakın her seferinde her saniyesi kaderin düğüm noktası..

ulaşılmayı bekleyen bir pazar sabahı bu yaşanan düzgün karmaşa..

televizyon_ölü=##---bir#^^vizyon




Televizyonumla odalarımızı ayıralı yaklaşık 2 ay oldu, iyide oldu aslinda ben pek şikayetçi değilim, hiç bir zaman çalışmayan 7 tuşu ve hiçbir zaman tamir edemediğim ses tuşu vardı. Alıştım ayrılığa hatta boşanmayı bile düşündük, çok ciddiyim , bazen odasının önünden geçerken gözüm kapı aralığından ona takılıyor. Şeytan diyor ki git aç! en sevdiğin kanalda en sevdiğin programı izle! ama bu 1 saniyelik düşüncemdem hemen kendimi alıkoyuyorum.. bundan yaklaşık 2 ay önce yarı aydınlık odamda ve yarı konforlu sandalyemde televizyona odaklanmış kıçımın ağrıtan dar pantolonumu umursamadan televizyondaki karıncalanmayı izliyordum.... milyonlarca nokta yer değiştiriyordu... tanrım aklima mukayyet ol.. sanırım bi daha bir araya gelemeyeceğiz televizyon..

ne kadar da salakça..

Küçük


Sen çok ufaksın...

küçücük..

o kadar saf ve temizsin ki ellerimi sana dokunmak için kullanamam bile.. ruhumla dokunsam kirlenirsin.. kalplerimiz seninle atsa, aynı ritimde.. o kadar hızlı çarpsa ki mutlulukta, hüzünde de aynı anda.. gözlerimizi kapadık bekliyoruz, dünya zaten leş..

güzellik avuntularımı kendime saklıyorum boşver..

yanlış zamanda yanlış yer..